1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Bağırsaklarınız Sinyal Veriyorsa Ama Çölyak Değilseniz

Bağırsaklarınız Sinyal Veriyorsa Ama Çölyak Değilseniz

Bağırsaklarınız Sinyal Veriyorsa Ama Çölyak Değilseniz
Bağırsaklarınız Sinyal Veriyorsa Ama Çölyak Değilseniz
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumda sıkça karşılaşılan ancak çoğu zaman tanı konulamayan sindirim şikayetlerinin altında yatan nedenlerden biri de gluten intoleransıdır. Son yıllarda artan farkındalıkla birlikte “glutensiz” ürünlere olan ilginin yükseldiğini görüyoruz. Peki bu sadece geçici bir sağlık modası mı, yoksa gerçekten göz ardı edilmemesi gereken bir hassasiyet mi? Gelin bu konuyu hem bilimsel hem de pratik bir bakışla birlikte değerlendirelim.

Gluten Nedir?

Gluten, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan doğal bir protein kompleksidir. Özellikle hamurun elastikiyetini sağlayan bu yapı, ekmeklerin kabarmasını ve ağızda dağılan yapısını mümkün kılar. Gluten, glutein ve gliadin adlı iki ana proteinden oluşur. Bu proteinlerden özellikle gliadin, bağışıklık sistemiyle ilişkili hassasiyetlerde rol oynar.

Gluten İntoleransı ile Çölyak Arasındaki Fark Nedir?

Gluten intoleransı terimi, genellikle çölyak hastalığı dışında gluten tüketimine karşı gelişen olumsuz vücut tepkilerini tanımlar.

Çölyak hastalığı, otoimmün bir hastalıktır ve gluten alındığında bağırsak mukozasında immün sistem kaynaklı villus hasarı meydana gelir. Tanı biyopsi ile konur ve yaşam boyu sıkı bir glutensiz diyet uygulanması gerekir.

Öte yandan gluten intoleransı (non-çölyak gluten hassasiyeti) ise çölyak hastalığı veya buğday alerjisi olmaksızın gluten tüketimine karşı gelişen klinik belirtileri içerir. Bağışıklık sistemi burada direkt bağırsak hücrelerine saldırmaz, ancak yine de çeşitli semptomlar gelişebilir.

Gluten İntoleransının Belirtileri

Gluten intoleransı, oldukça geniş ve bireyden bireye değişen semptomlarla kendini gösterebilir. En sık bildirilen belirtiler şunlardır:

  • Karında şişkinlik ve gaz
  • Karın ağrısı, kramplar
  • Bulantı
  • Diyare (ishal) veya konstipasyon (kabızlık)
  • Baş ağrısı, migren
  • Konsantrasyon güçlüğü (“beyin sisi”)
  • Kronik yorgunluk
  • Eklem ve kas ağrıları
  • Ruh hali dalgalanmaları, anksiyete
  • Ciltte döküntüler veya egzama benzeri lezyonlar

Bazı bireylerde bu semptomlar hafif seyrederken, bazı bireylerde yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürecek boyutlara ulaşabilir.

Tanı Süreci: Gluten İntoleransı Nasıl Anlaşılır?

Gluten intoleransı tanısı, dışlayıcı bir tanı yöntemine dayanır. Bu, önce çölyak hastalığı ve buğday alerjisi gibi durumların laboratuvar testleriyle ekarte edilmesi anlamına gelir.

Çölyak hastalığını dışlamak için aşağıdaki testler kullanılır:

  • Anti-tTG (Anti-transglutaminaz) IgA
  • EMA (Anti-endomisyum antikoru)
  • Total IgA düzeyi
  • Gerekirse genetik testler (HLA-DQ2 ve HLA-DQ8)
  • Endoskopik inceleme ve ince bağırsak biyopsisi

Tüm bu testler normal çıktıysa ve hasta halen glutenle ilişkilendirdiği semptomlardan şikayetçiyse, gluten intoleransından şüphelenilir. Bu noktada eliminasyon ve tekrar yükleme protokolü devreye girer:

  1. Birey 6-8 hafta süreyle sıkı glutensiz bir diyet uygular.
  2. Semptomlarda belirgin bir iyileşme gözlenirse, kısa süreli olarak tekrar gluten verilir (provokasyon).
  3. Semptomlar yeniden ortaya çıkarsa gluten intoleransı tanısı desteklenir.

Bu sürecin mutlaka bir beslenme uzmanı ve doktor eşliğinde yürütülmesi gerekir.

Gluten İntoleransının Mekanizması

Henüz tam olarak aydınlatılmamış olsa da gluten intoleransında rol oynayan bazı mekanizmalar öne sürülmektedir:

  • Bağırsak geçirgenliğinin artması (Leaky gut): Gluten, özellikle gliadin fraksiyonu, bağırsak epitel hücreleri arasındaki sıkı bağlantıların (tight junctions) yapısını bozabilir. Bu durum bağırsak geçirgenliğini artırarak antijenlerin kana karışmasına neden olur.
  • Mikrobiyota değişimleri: Gluten intoleransı olan bireylerde bağırsak mikrobiyotasının dengesiz olduğu, faydalı bakteri popülasyonlarının azaldığı gösterilmiştir.
  • İnflamatuvar yanıt: Glutenin bazı bağışıklık hücrelerini (örn. mast hücreleri) aktive ederek inflamatuvar sitokin salımını artırabileceği öne sürülmektedir.

Glutensiz Beslenmenin Zorlukları

Glutensiz bir diyeti sürdürülebilir ve dengeli şekilde planlamak sanıldığından daha karmaşık olabilir. Zira gluten sadece ekmekte değil, birçok işlenmiş gıda ürününde katkı maddesi olarak da bulunur. Etiket okumayı bilmeyen kişiler farkında olmadan gluten alabilir.

Glutensiz beslenmenin bazı potansiyel riskleri:

  • Lif yetersizliği: Özellikle tam buğday gibi tahılların diyetten çıkarılması lif alımını azaltabilir.
  • B grubu vitamin eksiklikleri: Gluten içeren tahıllar, B1, B2, B3, folat gibi vitaminlerin önemli kaynağıdır.
  • Demir, çinko ve magnezyum gibi minerallerin yetersiz alımı
  • Fazla işlenmiş glutensiz ürün tüketimi: Bazı glutensiz ürünler daha fazla yağ, tuz ve şeker içerebilir.

Bu nedenle glutensiz beslenen bireylerin diyetleri; kinoa, karabuğday, teff, amarant, mısır, patates, yulaf (glutensiz sertifikalı), sebzeler, meyveler, baklagiller ve kaliteli protein kaynakları ile desteklenmelidir.

Kimin Glutensiz Beslenmesi Gerekmez?

Gluten intoleransı ya da çölyak hastalığı olmayan bireylerin glutensiz diyet yapmaları genellikle önerilmez. Gereksiz yere gluteni kısıtlamak, hem besin çeşitliliğini azaltabilir hem de kişiyi gereksiz yere sosyal ve ekonomik kısıtlamalara sokabilir.

Ayrıca bazı bireylerde, glutensiz diyete geçilmesiyle birlikte kısa vadede kilo kaybı gözlenebilir. Ancak bu durum genellikle besin alımının azalmasına bağlıdır; yani asıl fayda glutenin değil, işlenmiş gıdaların azaltılmasından kaynaklanır.

Glutensiz Beslenme: Kısa Vadeli Moda mı, Uzun Vadeli Gereklilik mi?

Buradaki anahtar kavram bireyselleştirmedir. Her bireyin bağırsak florası, genetik yatkınlığı ve immün yanıtı farklıdır. Bu nedenle glutenle ilgili yaklaşım da kişiye özel olmalıdır.

Eğer birey gluten içeren besinleri tükettikten sonra her defasında sindirim sorunları yaşıyorsa, bu durum göz ardı edilmemeli ve profesyonel bir değerlendirme yapılmalıdır.

Sonuç: Bireyselleştirilmiş Beslenmenin Önemi Giderek Artıyor

Gluten intoleransı, tanısal olarak çölyak kadar belirgin sınırlarla çizilemese de, günümüzde giderek daha fazla sayıda bireyin yaşam kalitesini etkileyen bir sorun haline gelmiştir. Vücut sistemlerinin birbiriyle bağlantılı olduğu bu karmaşık yapıda, sindirim sisteminden kaynaklanan hassasiyetler; nörolojik, dermatolojik ve psikolojik düzeyde de belirtiler verebilmektedir. Bu nedenle gluten intoleransını yalnızca “basit bir sindirim sorunu” olarak görmek eksik bir yaklaşım olacaktır.

Klinik deneyimler ve bilimsel literatür, gluten intoleransının; fonksiyonel gastrointestinal hastalıklar, bağırsak mikrobiyotasındaki bozulmalar ve artmış intestinal geçirgenlik gibi fizyolojik süreçlerle yakından ilişkili olabileceğini göstermektedir. Bu durumda bireylerin, tekrarlayan ve nedeni açıklanamayan sindirim sorunlarında bir uzmana başvurarak glutene karşı duyarlılık açısından değerlendirilmesi büyük önem taşır.

Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta, glutensiz beslenmenin kişisel bir ihtiyaç doğrultusunda, profesyonel rehberlik eşliğinde ve dengeli bir şekilde uygulanması gerektiğidir. Rastgele kısıtlamalar veya popüler diyet akımlarının etkisiyle başlatılan glutensiz beslenme alışkanlıkları, uzun vadede mikrobesin eksikliklerine, sosyal kısıtlamalara ve psikolojik yıpranmaya yol açabilir.

Sonuç olarak, gluten intoleransı olan bireylerde yaşam kalitesini artırmak adına uygulanacak diyet modelleri, sadece “gluteni çıkarmak” üzerine değil; bağışıklık sistemi desteği, mikrobiyota dengesi, yeterli lif ve mikrobesin alımı gibi çok yönlü bir yaklaşımı içermelidir. Sağlıklı beslenme, her bireyin biyolojik gereksinimlerine göre şekillendirilmesi gereken dinamik bir süreçtir ve gluten hassasiyeti bu sürecin dikkate değer bir parçası olabilir.

Dyt. Melina Ezgi Tosun

Kaynakça:

  1. Catassi C, Elli L, Bonaz B, et al. Diagnosis of Non-Celiac Gluten Sensitivity (NCGS): The Salerno Experts’ Criteria. Nutrients. 2015;7(6):4966-4977.
  2. Fasano A. All disease begins in the (leaky) gut: role of zonulin-mediated gut permeability in the pathogenesis of some chronic inflammatory diseases. F1000Research. 2020;9:69.
  3. Molina-Infante J, Carroccio A. Suspected Non-Celiac Gluten Sensitivity Confirmed in Few Patients After Gluten Challenge in Double-Blind, Placebo-Controlled Trials. Clin Gastroenterol Hepatol. 2017;15(3):339-348.
  4. Volta U, De Giorgio R. New understanding of gluten sensitivity. Nat Rev Gastroenterol Hepatol. 2012;9(5):295-299.
  5. Leonard MM, Sapone A, Catassi C, Fasano A. Celiac disease and nonceliac gluten sensitivity: a review. JAMA. 2017;318(7):647–656.

Kaynak: Bihaber.TR & HaberGalerisi.TR köşe yazarı Melina Ezgi Tosun

 

Bağırsaklarınız Sinyal Veriyorsa Ama Çölyak Değilseniz
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir